Sakarya Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından, “Karz-ı Hasen’e Kurumsal Kimlik Kazandırılabilir mi?” adlı bir program gerçekleştirildi. Programa akademiden ve özel sektörden birçok katılım sağlandı.
Program kapsamında;
-MÜSİAD Sandık Başkanı Bekir Sami NALBANTOĞLU “Müsaid Sandığı Tecrübesi”
-Arş. Gör. Mücahit ÖZDEMİR “Dünyadaki Karz-ı Hasen Uygulamaları”
-Arş. Gör. Abdullah Talha GENÇ “Karz-ı Hasen’in Yerel Örnekleri”
-Doç. Dr. Süleyman KAYA’nın “Osmanlı Para Vakıfları Tecrübesi ve Karz-ı Hasen” başlıklı sunumlar gerçekleştirdi.
Karz-ı Hasen, güzel bir borç vermek, geleneksel finansman yöntemlerinden farklı bir uygulamadır. İnsan ilişkilerinde ‘faizsiz fon alışverişi’; bireyler arasında borçlanma şeklinde, gruplar arasında ise belirli bir sandık yapısı çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. Dünyada birçok Karz-ı Hasen örneği bulunmaktadır. Bu doğrultuda, Pakistan’daki Akhuwat uygulaması dikkate değerdir. Bu kurumun temel felsefesi ‘ensar-muhacir’ kardeşliğini yeniden sağlamaya çalışmaktır. Akhuwat, halihazırda iki buçuk milyon insanın finansman ihtiyacı karşılayan bir kurumdur. İran’da Gharzul-Hasaneh ismiyle benzer bir uygulama bulunmaktadır. İngiltere’de ise daha çok öğrencilere burs sağlamaya yönelik karz-ı hasen sandıkları bulunmaktadır.
Karz-ı Hasen’in dünyada birçok örneği olmakla birlikte, ülkemizde ve bilhassa yerel uygulamalarda insanların fazlaca tercih ettiği bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Fabrika işçilerinden, esnafa ve arkadaş gruplarına kadar bu yapı; insanların birbirlerine ekonomik ve sosyal destek sağlanmasına aracı olmaktadır. Bunun yanı sıra, kamu kurumlarında çalışanlar da kendilerine ait faizsiz finansman aracı olarak Karz-ı Hasen yöntemini kurmuş oldukları sandıklar çerçevesinde tercih ettiği görülmektedir.
Programa Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD) Sandık Başkanı Bekir Sami Nalbantoğlu da katılım sağladı. Nalbantoğlu, MÜSİAD’ın büyük bir aile olduğundan ve aile olmanın gereği olarak üyelerinin ekonomik ihtiyaçlarını önemsediklerine işaret etti. Sandığın kuruluşunun arkasında böyle bir motivasyon bulunduğunu belirtti. Sandığın iki ayrı fonu olduğunu, ilkinin “ver-unut” şeklinde sloganlaştırılan sosyal yardım, ikincisinin de “karz-ı hasen” olarak adlandırılan fazlalık beklemeden verilen borç şeklinde oluşturulduğuna değindi. Nalbantoğlu, bu sandığın kurulmasıyla, üyeleri arasında dayanışmayı artırmayı hedeflediklerini söyledi.
İslam Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü (İSEFAM) Doç. Dr. Süleyman Kaya, “Karz-ı Hasen’in geniş kitlelere yayılabilmesi için kurumsal kimlik kazandırılması gerekmektedir” ifadesinde bulundu. Osmanlı Medeniyeti vakıf kurumlarıyla topluma birçok hizmet sunduğunu ve Para Vakıfları’nın ise; bağışçılarına yüzyıllar boyu devam eden bir sevap imkânı ve bağış gelirlerinin işletilmesiyle ekonomik katkı sağladığına değindi. Bu tarihi tecrübeyi bugüne belirli değişiklerle getirebilmenin mümkün olduğunu vurgulayan Kaya, Karz-ı Hasen’in yaygınlaştırılması için sivil toplum kuruluşlarının ön ayak olmasını ve kurumsallaştırma süreçlerinde destek vermesi gerektiğini önemle vurguladı.
Sunumların ardından sorularının ve görüşlerin alınması için söz katılımcıları verildi. Tarihi tecrübenin, ulusal ve uluslararası uygulamaların konuşulduğu programda, Karz-ı Hasen’in kurumsallaştırılması için yapılması gerekenler; alınan öneri ve görüşler ışığında değerlendirilerek program sonuçlandırıldı.