M. Akram Khan – İslam İktisadına Giriş (Kitap Özeti)

0
49

Yazar: Tuğba Nur TONBUL

Kitabın birinci bölümünde İslam iktisadı düzeninin, günümüz iktisat düzenine uygunluğunu okuyucuya sunmaktır. Çağdaş iktisadi sistemler ve kapitalizm insanlığın ekonomik sorunlarını çözmede başarısızdır ve umut verici değildir. Dünya nüfusuna bakıldığında maddi yaşam standardı yüksek bir kesim vardır ancak bu kesim azınlıktadır. İnsanlığın büyük çoğunluğu ise olumsuz yoksulluk koşulları altında yaşamakta olup sınıfsal bir ayrım söz konusudur.

 İleri sanayi ülkelerine bakılacak olursa yaşamın maddi boyutu onlar için öncellikli olup ahlaki ve sosyal boyut onlar için önemsizdir. Servet dağılımı eşitsizliği, çevre kirliliği ve zenginlik içinde yoksulluk bu ülkelerde daha sık görülmektedir. Eski sosyalist ülkeler geçmiş yüzyıllarda piyasa kapitalizmini reddetmişlerdir ancak gelinen noktada reddettikleri sisteme dahil olmaya isteklidirler. Bu ülkeler ileri sanayi ülkelerinin pazarı haline geleceklerdir ve zengin kapitalist ülkelerin yaşam tarzlarını da taklit edeceklerdir. Netice itibariyle çarpık bir refah durumuyla karşı karşıya kalacaklardır. Kapitalist dünya bu ve benzeri ülkeleri faizli finansa dahil edecek borçlarını ve borçları ek faizleri geri ödemede ülkeleri zorlayacaklardır.

Sunulan iddia da elde edilen sav şudur ki kapitalist ve sosyalist iktisada düzenler dışında İslam tarafından sunulan adil ve sorumlu iktisadi bir düzen olduğudur.

  • İslami Dünya Görüşü

İslam inancına göre Allah, evreni insanların faydalanması için yaratmış insanı kendini geliştirmesi ve ihtiyaçlarını karşılaması için gerekli tüm teçhizatı vermiştir. İnsan yaşamına devam ederken Allah’ın koymuş olduğu sınırlara riayet etmeli ve ibadetlerini yerine getirmelidir. İbadetlerini yerine getirerek Allah’ın rızasını aramalıdır. Allah, Kuranı kerimde (Âl-i İmrân ve İbrahim suresinde) insanın aşırı maddiyatı düşünmesi ve maddiyattan kaçınması arasında bir denge koymasını şart koymuştur. İslam’ın dünya görüşünde, günümüzde yalnızca metinlerde kalan insan hakları, eşitlik ilkesi, güvenilir toplum, globalde saygıdeğer bir hayat yüzyıllar önce inmiş olan kuranı kerimde bahsedilmektedir. Mevcut duruma bakılırsa fakir ülkelerin zengin ülkelere aşırı borçlu olması, sömürü düzeni İslami görüşe uygun değildir. İslam’da serbest piyasa ekonomisine teşvik vardır ama aynı zamanda devlet müdahalesini de beraberinde getirir. Bu durumun sebebi ise ekonomik gücün tek elde yoğunlaşmasının engellemektir. Zilzâl suresinde de bahsedildiği üzere ahirette insan yaptığı her hareketten sorumludur. Global piyasada küresel ölçekteki şirketlerin çok fazla görüşe göre hesap verilebilir olmadığı düşünülmektedir ancak İslam görüşü her seviyede güçlü bir hesap verilebilirliğini içinde barındırmaktadır.

  • Temel Varsayımlar

Günümüz iktisadi anlayışında insan bencil ve çıkarcıdır. Yaptığı işlerden menfaat duyar ve meşru sistemler insanı bu duruma itip, haklı olduğunu düşündürür. İslam ise insanın bu bencil durumunu bildiğinden nötrlemek amacıyla insanı gönüllülüğe ve yardıma teşvik eder. Bu yardımlar sayesinde toplumun iyileşmesine katkı sağlar. Hem insanın hem de toplumun gelişmesinde rol oynar.

Materyalizmde insanın maddeci olduğundan bahsedilir ve dünyadaki menfaatleri için tüm maddeleri kapitalist sistemle beraber tüketmesini ister. Oysaki insan temelde kendini ahlaki ve manevi olarak geliştirmelidir. İnsan bu tüketim şuurunu en aza indirgeyebilmeli ve Allah’ın rızasını kazanmak için çalışmalıdır.

Kapitalist sistem ise insanın kendi mülkiyetinde olan mal varlığını istediği şekilde kullanabileceğine ve kötü yollarda tüketmesine izin verir. İslam da ise mülkiyet Allaha aittir ve bizler bu dünyada emanetçiyizdir. Mülkiyet sorumluluğunu aldığımız her varlığı yararlı bir şekilde kullanmalı ve zarar vermemeliyiz.Sonuç olarak Allah mülkiyeti insanların doğru bir şekilde yararlanmaları için yaratmıştır. İnsanoğlu birbirlerine zarar verecek şeylerden kaçınmalı ve uzlaşmaya gitmelidir. Günümüzde uzlaşma için sözlü ifadeler var olsa da fiili olarak harekete geçilmemiştir. Bu sebeple artık iş birliğine gidilmelidir.

  • İktisadi Organizasyon

Kapitalist güç faiz kredi ve sermaye sayesinde kendine yer edinir. Serbest piyasayla beraber gittikçe büyür ve azınlıkta olan devasa şirketler tarafından yürütülerek ele geçirilir. Kapitalist sistem güç elde ederek zenginin yanında olur. Kapitalist ekonomilerde eksik istihdam yaratılarak dengeye gelmektedir. Piyasa kendiliğinden tam istihdamı sağlayamamakta yatırımları teşvik etmek içinde kamu politikalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu döngü içerisinde özel sektörde mal ve hizmet satışını arttırmak için çabalar, reklam kampanyaları ile suni bir talep ortaya çıkarılır. İnsanlarda devamlı olarak alışveriş yapmanın ve satın almanın ağına düşer. Böylece kapitalist sistem amacına ulaşır ve sistemin devamlılığı için suni bir talep yaratmaya devam eder.

İslam iktisadı düşüncesinde ise daha önceki paragraflarda bahsedildiği üzere serbest bir piyasa önerisi bulunmakta olup bu öneri üretim ve tüketime dayalıdır. Bir diğer özelliği ise iktisadi gücün birikmemesini sağlamaktır, iktisadi güç birikse dahi etkisi azaltılmaya çalışılır. Aşağıda bahsedilecek yöntemler bu etkiye azaltacak şekildedir.

-Sermaye üzerinde faiz yasaktır. Emeksiz ve risksiz birikim İslam iktisadı görüşünde yoktur. Kâr elde etmek isteyen kişi var ise kârı da riski de üstlenir.

-İslam iktisadı insanların çalışan değil de tercihen ortaklılar şeklinde iş tarzını tavsiye eder. Her bireyin de potansiyel yeteneklere sahip olduğunu Allah’ın herkesin rızkına kefil olduğunu belirtir. İktisadi örgütlenmeyle beraber mülkiyet tabana yayılır. İktisadi güç birikmez. Bir diğer unsur kâr elde eden kişi maliyeti de karşılamalıdır. Günümüzde yaşanan mevcut problemlerden biri olduğunu düşündüğüm fiyatları yükseltmek için ürünlerin satılmayıp istiflenmesi (ihtikâr), satıcının en iyi fiyatını vermesini önlemek için simsarlık yapmak (bey’u’l-hadir li-bad) gibi hileleri yasaklamıştır. İslam dininde farz kılınan zekât, belirli bir ölçüde serveti olan kişilerin ihtiyaç sahiplerine servetinden bir miktarını vermesidir. Ayrıca yine İslam dininin teşvik ettiği infak kişinin gönüllü olarak yaptığı harcamalardır. Böylece tasarruf fazlası olan kişiler ile ihtiyaç sahibi olan kişiler arasında bir denge sağlanacaktır.

  • Paranın Rolü

Para bir mübadele aracı ve meta olarak değerlendirilir. Parayı ödünç almak isteyen kişi bunun karşısında bir bedel ödemelidir. Bu bedelde faiz olarak isimlendirilir. Geçmiş yüzyıllardan bu yana faizin adaletsizliğe yol açtığını kanıtlayan birçok bulgu vardır. Borç hizmetinin neredeyse yarısı faiz içerir fakir ülkelerde zengin ülkelerden aldıkları borç ile net bir kaynak akışını ortaya koyar ve senelerce kazançlarını bu zengin ülkelere ödemekle geçirirler. Faizin zarar verdiği alanlardan biri de çevredir. Gelişmekte olan ülkeler arazilerini aşırı manada kullanmakta ve borçlarını faiziyle ödemeye çalıştıkları için verimli arazilerinin çölleşmesine sebep olmaktadırlar.

Faiz ve enflasyon ilişkisine bakılacak olursa konvansiyonel iktisat, faiz ve enflasyon arasında ters bir ilişki olduğun inanıyordu. Netice olarak da faizin arttırılması gerektiğine inanıyordu. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda ise faiz enflasyon ilişkisinin doğrudan ilişkili olduğuna dair oldukça bulgu vardır.

İslami finans sisteminde bankacılık kâr ve zarar dağıtımına dayanır. Tasarruf fazlası kişilerin kâr elde etmek isterken aynı zamanda riske de ortak olması gerekir. Hem kâra hem zarara ortaktır.

  • Yoksulluk

İncelenen istatistiklere göre dünyadaki fakir ve zengin ülkeler arasındaki fark günden güne büyümekte ve fakir insanların sayısı hızlı bir ivme ile artmaktadır. Sebebi ise fakir ülkelerden zengin ülkelere kaynak akışıdır. Buna rağmen bazı ülkeler kalkınma için ciddi bir çaba sarfetmektedirler netice olarak başarılı olamamışlardır.

Az gelişmiş ülkelerin kalkınma projeleri ve GSMH artmasıyla hangi kurum veya kuruluşları arttırdığına bakılmaksızın, halkı kale almayarak arka plana atmışlardır. Halkın erişimi kısıtlıyken geri plana atılmasıyla ülkelerde yolsuzluk ortaya çıkmıştır.

  • Aşırı Nüfus

Az gelişmiş ülkelerde yönetimin, fakir halka sahip çıkmamasıyla oluşan problemleri, kamuoyu fazla nüfus yoğunluğu yalanına çevirmiştir. Oysaki çok nüfuslu gelişmiş ülkelerde olup, gelişmemiş ülkelerde olmayan şey elindeki kaynakları kullanarak halkını en iyi şekilde yaşatmaya çalışmaktır.

Bahsedilen ve diğer benzeri problemlerde görülen şudur ki yönetim menfaati ve kârı gözetmiş, halka yardım elini uzatmamıştır. Bu sebeple çeşitli sorunlar ve yolsuzluklar ülkede baş göstermiştir. Üzerine çalışılan her proje azınlıkta olan burjuva kesime hitap etmiş ve fakirden zengine doğru bir yol ortaya çıkarmıştır. Bu ortaya çıkan problemlerden kurtulmak için İslam hukuku yönetimini devreye sokmalı ve hakkı gözetmeliyiz.

  • Mali Yönetim

İslami vergilendirme de prensipler zekât üzerinden ilerler. Kişilerin servetleri üzerinden hesaplanan oranların alınması sayesinde devlet eliyle yardım gerçekleşir. Bu yardımlar bölgesel olur, karışıklık çıkmasını engeller. İslam itidal yolu izleyerek iki tarafa da haksızlık etmez. Halk eğer devletin ekonomiye el atmasını istiyorsa Hemen kullanılacak aktif nakit para sorunu ortaya faizi çıkartır. Devlet ise faizi engellemek için ya daha fazla vergi alma yoluna gider.

  • Bilginin Yayılması

İslam, bilginin öğrenilmesi ve paylaşılması konusunda destek verir. Müslüman alimler başta batı olmak üzere tüm dünyaya yön vermiştir. Bu bilgilerin paylaşılması ve öğretilmesi hususunda ise herhangi bir kâr gütmemiştir. İnsanların faydalı fikirlerini ve kurumlarla beraber desteklenmesini istemiştir. İnsanların problemlerine çözüm üretecek fikirlerin herkese açık olması gerektiğini ve diğer kişilerle iş birliğine gidilip dünyada barışın sağlanmasını istemiştir.

Sonuç olarak yapılan her yeniliğin bir anda olmamasını, zamanla evrilmesi ve insanların ayak uydurmasını sağlamaya yönelik olduğunu görüyoruz. Peygamber Aleyhisselam’ın izlediği yolu takip ederek ilerlememiz ortamı hazır görünce faaliyete geçmemiz gereklidir. Bu değişimin sadece bölgesele kalmayıp küresel çapta ilerlemesini sağlamalıyız. Önceki paragrafta geçtiği gibi uluslararası iş birliğine giderek uygun yolun İslam olduğunu belirtmeliyiz.

  • İslam İktisadının Doğası

İslam iktisadı insanların iktisadi problemlerine İslami açıdan çözümler sunar. İslam dininin metinlerine dayanarak problemlere içtihatla ve diğer metotlarla birlikte cevap verir. İslam iktisadı uzun yıllar arka plana atılmışken günümüzde önem verilmesinin sebepleri, mevcut sistemin sorunlara çözüm üretememesi ve kapitalist sistemin sömürgeci olmasından kaynaklıdır.

İslam iktisadının geçmiş yıllarda tutunamama sebepleri bu alanda yeterince sorgulama yapmamaları, batının gelişmiş hegemonyası yüzünden İslam iktisadının yayılamaması, günümüzde mevcut olan bilginin yeterli olamaması ve İslam iktisadının diğer sömürgeci sistemlerle birleşmesini düşünenlerden kaynaklıdır.

İslam iktisadının tanımı kitapta geçtiği üzere şudur; İslam iktisadı yeryüzündeki kaynakların iş birliği ve katılım temelinde organize edilmesiyle gerçekleştirilen insan felahın incelenmesini amaçlamaktadır. Buradaki felahın karşılığı insanın dünya da Allah rızası için yaşayıp ahirette de mükafatını almasıyla birlikte yaşamı güzel geçirmesi anlamındadır. Felahın oluşması içinde manevi, iktisadi kültürel ve politik olarak şartlara İslam nazarında uymalıyız.

İslam iktisadının kaynaklarına geldiğimizde ise ilk olarak Kur’ân-ı Kerîm ve Resulullah’ın sünnetine sonrasında ise İslam hukuku, Müslümanların tarihine ve gerçek hayat verilerine bakmalıyız. İslam iktisadı sadece insanın değil toplumun davranış ve yaşayış biçimini de göz önünde bulundurur. Sadece bir disiplinden ibaret değildir. Toplumu bağlayıcı tüm disiplinleri içinde bulundurur.

  • İslam İktisadının Metodolojisi

Ekonomistler hakikate ulaşmayı amaçlarlar. Bu sayede metodoloji yolunu kullanırlar. Bu yoldaki tartışmaların hepsi gerçeğe ulaşmaktır, Kuran şüpheden uzaklaşmayı ve kesinliğe gitmeyi öğütler. İktisat metodolojisi, insan için ise şu üç sonuca varılmıştır:

  • İnsan çıkarcıdır ve gerçekçi hareket eder.
  • Maddiyat en üst amaçtır.
  • İnsan maddiyatı önemser ve en iyi yere varmak için gerekli tüm bilgiye ve yeteneğe sahiptir.

İslam ise bu üç görüşe katılmamaktadır çünkü Müslümanın başkalarına kâr amacı gütmeden yardım edenini över, maddiyatı ise hedef olarak göstermez, Resulullah’ın sade yaşamını tavsiye eder. Son olarak ise insan tüm bilgiye sahip değildir, buna ancak Allah sahiptir.

Bu durumları ele aldığımızda görüyoruz ki mevcut sistemler ve İslami sistem arasında makas genişliği vardır. İslam insanın hem bu dünya da hem de ahiret için halini düşünürken mevcut sistemler sadece menfaatlerini ve sömürgeci sitemlerini nasıl dünyaya entegre edeceklerini düşünüyorlar. O yüzden bu sistemlerden kaçınmalı ve İslam iktisadını uygulamaya geçmeliyiz.

Ayet ve hadisler İslam metodolojisinin temelini oluşturmaktadır. Çağımıza güncelleyerek sınırları aşmadan yorumlamaya açıktır. Günümüzdeki sorunlara bu metodoloji yoluyla cevap vermek gerekir. Bu metodoloji yolunu kullanırken ise aklımızı kullanırız. Kıyas ve deney yollarını kullanarak doğru sonuca gideriz. Tümevarımsal ve tümdengelimli akıl yürütme yolları soyut olsa da Kur’ân-ı Kerîm insana bakıp sorgulamayı öğütlemiştir. Bu yollar kullanılsa da görünür şudur ki akıl her zaman temelde vardır ve tek öğrenme yolu değildir. Bunun yanında başta bahsedildiği üzere vahiy ve haber-i sadık ´ta mevcuttur.

Sonuca gelindiğinde ise ulaşılan şudur ki çağımız Müslümanları birçok ekonomik probleme sahip ve bu problemlerden muzdariptir. İslam iktisadı sayesinde bu problemlere uygun yollarla cevap verilebilir.  İslam iktisatçılarının artık bu alanda fiili olarak harekete geçmesi gerekir. Geçmiş İslam dönemleriyle övünmeyi bırakmalı, şu an için İslam adına harekete geçip başarıya ulaşacağımız şeylerle meşgul olmalıyız. Uygun olan sistem ve toplumu hedefleyerek ciddi mana da adımlar atmalıyız.

  • Uygulamada İslam İktisadı

İslami bankacılık, İslam iktisadında fiiliyata geçilen bir noktadır. Ellili ve altmışlı yıllar teori üzerine geçmişken 1975 `de ilk İslam Kalkınma Bankası kurulmuştur. Sonra birçok farklı ülkede özel İslami banka kurulmuştur ama İslami bankaların karşısında birçok zorluk bulunmaktadır. Finans işlemlerini uyarlamada ve devlet desteği almadıkları için genişleyememektedirler. Günümüzde halen ileri seviyede değillerdir. Hala alternatif oluşturamadıkları mevzular bulunmaktadır. Bunların üzerine gidilip, ilerlemek durumundadırlar.

  • Zekât

Zekât tüm Müslümanların servetlerinden alınan vergidir. Zekât sadece Müslüman toplumları ilgilendirdiği için herhangi bir sistemi değiştirmeye ihtiyacı yoktur. İslami bankacılıktan daha kolay yer edinebilir. Amaçları arasında zengin ve yoksul arasındaki makas açığını kapatma ve iktisadi faaliyetleri canlandırma bulunur. Ancak zekât konusunda istenilen seviyeye ulaşılamamıştır çünkü yeterli hesaplama yapılamamış ve açık her zaman oluşmuştur. Bu hesaplamaların yapılamaması zekâtın yetersiz olduğu anlamına gelmez halen önü açıktır.

  • Sigorta

Günümüz sigorta meselesi İslam’a uymadığı için eleştirilmiştir. İslam iktisadı sigorta sahiplerinin zarar durumunda birbirlerine tamamını tazmin etmeleri gerektiği görüşündedirler. Bu sektörde şirketler kurulmuş ancak sigorta üzerine gidilmemiştir. Temennimiz en kısa sürede sigorta alanında da istenilen İslami uygulamaya geçilmesidir.

  • Hisbe

Müslüman devletlerin çeşitli alanlarda hizmetlerini denetlemek amacıyla kurulmuştur. Uzun süre başarılı bir süreçle devam etse de sömürge ülkeler, bakanlıklara devretmiş ve süreci bitirmişlerdir. Pakistan’ın devam ettirmeye çalışan tek ülke olduğu bilinmektedir. Bu kurum toplumun idari hatalardan korunmasına yöneliktir. O yüzden büyük beğeni toplamıştır ve gelecekte de olması ümit edilmiştir.

  • Gelecek İçin Bir Umut

Günümüzdeki ekonomik sistemler ilerideki zamanlarda kalkacaktır çünkü sorunlara sistem üzerinden rasyonel bir şekilde cevap vermesi ve insanoğlunun muzdarip olması aşikârdır. Neoklasik iktisadın aktif olarak cevap verememesi, menfaatini esas alması büyük sorunlar teşkil eder. İslam iktisadı ise problemlere objektif bir gözle bakar ve insanı geleceğe taşımayı planlar.

  • Çağdaş İktisadi Sorunlara İslami Yaklaşım

Yıllardır süregelen bir sorun olan enflasyon ve işsizlik eğer enflasyon elde tutulursa işsizliğin azalacağı veya tam tersi olduğu düşünülmüştür. Problem hiçbir zaman çözülememiş çünkü sorunun köküne inilmemiştir. Sorunun altında yatan sebep faizdir ancak faiz kaldırılırsa yahut Keynes `e göre faiz en az seviyeye indirilirse problem hallolur. Ancak insanoğlu faizi kaldırma gibi bir işe girmemiş yaşama sosyal güvenlik sistemiyle vergi fonlarını arttırmak ve faizle borçlanmayı getirmiştir. İki başlıkta sorunu çözmemiş üstüne arttırıp ekonomik adaletsizliğe sebebiyet vermiştir. İslam iktisadı daha parlak bir gelecek sunar faizin kaldırılmasıyla oluşan problemlerin yok olacağına belirtir. Zekâtın aktif olarak toplanılması dağıtılması, denk bütçe ve İslam’a göre üretim-tüketim hareketleri sistemi düzeltecektir.

İslam iktisadının merkezi insan olmalıdır. Bütün planlarını insanın ihtiyacına gör oluşturmalı ve onun üzerinden hareket etmelidir. İnsanın gelişimine önem vermelidir ve insanların maddi farklarını an aza indirmelidir.

Dış yardım konusuna gelecek olursak batılı iktisatçılar tarafından ortaya atılmıştır. Fayda olarak görmemek gereklidir çünkü gelişmiş ülkeler, gelişmemiş ülkeleri yardım adı altında faizle kapana kıstırmıştır. Bu kıstırma sonucu gelişmemiş ülkeleri Pazar haline getirmiş ve gelişmiş ülkelerin randıman yeri yapmıştır. Verilen borçlar fayda vermemiş ülkedeki aç gözlü sömürgeci kişilere yaramıştır. Ancak İslam, yardım adı altında sömürge yollarına karşı çıkmıştır. Bu sorunlar ancak faizin kalkmasıyla giderilir. Lakin faizsiz sisteme geçilmesi daha zorludur çünkü uluslararası bir masada ele alınıp karar verilmelidir.

Sonuca gelinirse eğer Müslüman iktisatçıların artık teori üretmeyi bırakıp yeni bir sisteme geçilmesini ve gerçek hayata uyarak koşullandırmaları gerekmektedir. Fikirlerin, faaliyete geçmesi gerekmektedir ve İslam iktisadı da bunun için uygun bir sisteme sahiptir. İslam tabiri bazı kesimlere uygun gelmese de refah bir toplumun oluşması ancak İslami yolla hayata geçecektir.

Tuğba Nur TONBUL