İSEFAM Kitap/Makale Müzakereleri kapsamında 10 Ocak 2018 Çarşamba günü Prof. Dr. Mahmut Bilen’in yazdığı “Küresel Servet Eşitsizliği: Piyasa Veya Devlet Eksenli Çözümde İslam Ekonomisinin Konumu” başlıklı makalesi müzakere edildi.
Prof. Dr. Mahmut Bilen’in kendi sunumuyla gerçekleştirilen müzakerede İslam’ın önerdiği zekat mekanizmasının küresel servet eşitsizliğimi gidermede etkili olup olamayacağı tartışıldı. Devlet eliyle sosyal adaletin sağlanması çabalarının çok başarılı olmadığı, refah devleti anlayışının, sosyal harcamaların artmasını sağlarken sosyal adaletin sağlanmasında yeterli olamadığı, bunun ötesinde harcama artışlarının devletlerde mali bunalım oluşturduğu ifade edildi. Türkiye’de ve dünyadaki servet eşitsizliği masaya yatırılarak değerlendirmelerde bulunuldu.
Neo-liberal dalganın neden olduğu küreselleşmenin küresel eşitsizlikleri arttırdığına yönelik tezler akademik ve politika yapıcılar arasında gündemdeki önceliğini hep korudu. Fakat artan küresel refaha rağmen, halen günde 1,25$ yoksulluk sınırının altında bir milyardan fazla bir nüfusun bulunuyor. Doğu Asya ve Pasifik’te nüfusun %54,7’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Güney Asya’da bu oran %51,7 iken Sahara Altı Afrika’da %57,6. En zengin 5 ülke ile en fakir yoksul 5 ülke arasındaki gelir farkının giderek daha da arttığını görüyoruz. Servet açısından baktığımızda dünya nüfusun yüzde 68’i dünya servetinin sadece yüzde 3’ünü alıyor.
Zekat Bu Soruna Çözüm Olabilir Mi?
İslam toplumunda esas itibariyle gelir arasındaki farkın çok fazla olmaması gerektiği, İslam’ın pek çok referansında vardır. Sosyal adaletin olduğu bir toplum arzu eder. İslam’ın kendi tecrübesinde Ömereyn döneminde zekat dağıtılacak yoksulun kalmadığı bir tecrübenin var olduğunu biliyoruz. “Namazı kılın zekatı verin” gibi pek çok emir var. Zekatı vermeyenin ibadetinin de şüpheli hale geleceği ifade ediliyor. Zekat’ın sekiz sınıfa dağıtılması gerektiğini biliyoruz. Bu sınıflardan en az beşinin toplumun yoksul kesimlerinde oluşuyor. İslam, zekat müessesiyle Malımızın daha temiz olmasını, mallarınızı temizleyin diyerek manevi huzuru, diğer taraftan zengin ile fakir arasındaki gelir farkını azaltarak toplumsal barışı tesis edecek bir mekanizmayı öncelemektedir. Hz. Peygamber döneminde zekatın bir kurumsal yapı olarak tesis edildiğini görüyoruz. Bunun yanında zekat ile ilgili vakıf tecrübesinin de kurumsal rol oluşturduğunu ifade edebiliriz. Osmanlı idaresi altında arap topraklarının dörtte üçünün vakıf toprağı olduğunu, vakıf bütçelerinin de devlet bütçesinin dörtte üçüne tekabül ettiğini söyleyebiliriz. Osmanlı tecrübesine baktığımızda, Osmanlı’da eğitim, sağlık, altyapı gibi giderlerin devletten ziyade vakıflar eliyle karşılanıyor. Tarihi tecrübemiz sosyal adaletin devlet elinden ziyade sivil kuruluşlarla gerçekleştirdiğini bize gösteriyor.
Zekatın Ekonomiye Etkileri
Zekat ile ilgili dünyada yapılan akademik çalışmalara baktığımızda zekatın ekonomiye etkilerini araştıran pek çok çalışma yapıldığını görüyoruz. Ekonomide refah artışına katkısı olabileceği, gelir adaletsizliğinin, yoksulluğun azaltılmasında, servet eşitsizliğinin giderilmesinde olumlu bir rolünün olduğunu göstere pek çok akademik çalışma var. Dünyada Yemen, Suudi Arabistan, Sudan, Pakistan gibi ülkeler kamu kuruluşları eliyle zekatı topluyor. İslami finansta önde gelen ülkelerden olan Malezya da zekatı kurumlar aracılığıyla topluyor. Fakat Malezya’daki uygulamada da bazı sorunlar yok değil. Özellikle şeffaflık noktasında sorunlar var. Zekat kurumları, Vakıflar, Mikrofinans kuruluşları gibi müesseseler dikkate alındığında bu tür kurumların gelir eşitsizliğini gidermede telafi edici etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Monzer Kahf’ın yaptığı bir çalışmada zekat potansiyelinin pek çok ülkede yoksulluğu tamamen giderebildiği, bazı ülkelerde ise tamamen gideremediği fakat önemli ölçüde telafi edici rolünün olduğunu gösteriliyor.
Kapital kitabıyla meşhur olan Thomas Piketty’nin küresel servet eşitsizliğini gidermek için önerdiği şey artan oranda küresel bir servet vergisidir. Dünyadaki toplam servetin 200 trilyon dolar olduğunu düşünürsek Piketty’nin önermiş olduğu servet vergisi miktarının yüzde 2,5’luk bir orana tekabül ettiğini görüyoruz. Bu oranın da ilginç bir şekilde zekat için ödememiz gereken orana tekabül ettiğini görüyoruz. Dünyada servet vergisinin yüzde 1 civarındadır. Yani uygulanmıyor. Piketty’nin bu önerisinden sonra ona karşı olumsuz tepkiler oldu.
Sonuç olarak, zekatın küresel servet eşitsizliğini, gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermede etkin bir mekanizma olduğu, dolayısıyla zekat kurumunun tesis edilmesi ve kurumun sağlıklı bir şekilde işlemesi insanlık için bir ihtiyaç olduğuna vurgu yapıldı.