Dr. Öğr. Üyesi Muhammed Emin Durmuş
Osmanlılar 15. yüzyıldan itibaren sultan, vezir, şeyhülislam gibi gelir düzeyi yüksek devlet adamlarının kurdukları gayrimenkul vakıflarına ilaveten, zengin olmayan kesimlerin küçük nakdi birikimlerini vakfa dönüştürebilecekleri hukuki düzenlemelerle, vakıf kültürüne yeni kurum ve uygulamalar ilave ettiler.
Para vakfı denen bu yeni vakıf türüyle mütevazı bütçeye sahip kişilerin de hayır yapmalarına imkân sağlandı. Diğer yandan faizin yasak olduğu bir toplumda kredi arzının genişletilmesiyle, bireylerin küçük ölçekli tüketim ve üretim için ihtiyaç duydukları finansman sağlanmış oldu. Dönemin fakihleri arasında meşruiyeti ve nakit işletme yöntemleri tartışmalara konu olsa da nihayetinde fıkhi prosedürlere riayet etmek şartıyla, para vakıfları ve nakit işletme yöntemleri meşru kabul edildi. Para vakıfları öncesinde İslam toplumlarında insanların finansman ihtiyacını giderecek kurumsal bir yapı yoktu. İnsanlar nakde sıkıştıklarında bu ihtiyaçlarını karz-ı hasenle, bulamadıkları takdirde ise bey‘ bi’l-vefâ veya bey‘ bi’l-istiğlâl usulleriyle gidermeye çalışıyorlardı. Ancak bu işlemleri yapabilmek için bir gayrimenkule sahip olmak gerektiğinden, toplumun her kesimi bu işlemlerden yararlanamıyordu. Para vakıflarının kurulmasıyla bu kurumlar toplumun her kesimi için bir nevi finansman mekanizması işlevini de yerine getirmişlerdir. Ancak burada faizin yasak olduğu bir toplumda finansman kurumu olarak para vakıflarının sermayelerini hangi yöntemlerle işlettiği sorusu gündeme gelmektedir.
Bu soruya para vakıflarının muhasebe kayıtlarından hareketle cevap verecek olursak muamele-i şer‘iyye, istiğlâl ve ferâğ bi’l-istiğlâl yöntemleriyle işlettiklerini söylemek mümkündür. Her ne kadar bazı vakfiyelerde vakfın sermayesinin mudârebe veya bidâa gibi usullerle işletilmesinden bahsedilmiş olsa da bu usullerin mütevelliler tarafından hiç kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu usuller diğerlerine nazaran daha riskli ve uzun zamanlı olmaları hasebiyle vakıfların ihtiyaçlarını giderme ve hizmetlerini yerine getirme hususunda elverişli değildiler. Buna ilaveten para vakıflarının, tüketimin yanında küçük çaplı üretimi de finanse ettikleri vakidir. Sonuç olarak para vakıflarının İslam toplumlarında insanların finansman ihtiyacına kurumsal bir zemin sağlamaları hasebiyle de önem arz ettiklerini söylemek mümkündür.