İslam Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği, İhtisas Seminerleri kapsamında 30 Ekim 2018 tarihinde İSEFAM Seminer Salonu’nda, “İslam’da Sosyal Politika” başlıklı seminer gerçekleştirildi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nden Doç. Dr. Faruk Taşçı konuşmacı olarak katıldı.

Doç. Dr. Faruk Taşçı, sosyal politikanın ilgi alanına giren dezavantajlılık konusunun tarihsel bağlamda değişebileceğini belirterek, İbn Haldun’un ele aldığı biçimdeki göç olgusuyla, bugün ele alınan göç olgusunun farklı olduğunu örnek verdi. Bugün bir dezavantajlılık olarak görülen göç/göçmenlik meselesi İbn Haldun’da toplumların kurulması için gerekli şartlardan biri olarak görülmektedir.

İslam’da Sosyal Politika konusuna başlarken temel kaynakların Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas olduğunu söyleyen Taşçı, İslam’ın bir meseleye bakarken bütüncüllüğünü ve nevi şahsına münhasırlığını (kendine haslığını-unique oluşunu) vurguladı. Kavramların ve bir araya getirilişinin önemine dikkat çekerek, “İslam ve Sosyal Politika” denildiğinde “İslam” ve “Sosyal Politika”nın ayrı ayrı kavranıp bir araya getirilmeye çalışıldığı modern bir yaklaşımın olduğunu vurguladı. “İslam’da Sosyal Politika” şeklinde ifade edildiğinde ise “İslam’ın sınırları” yani belirttiği dört kaynağın sınırları içerisinde gelişen bir bütüncül yaklaşımın ve kendine has özelliklere sahip bir alanı kapsadığı tespitinde bulundu. Bu çerçevede “Mümin” olmanın gereklerinin yerine getirilmesi konusuna vurgu yaptı.

Çeşitli kavramlar üzerinde durarak günümüzde bunları anlamlandırılamadığını belirten Taşçı, itidal kavramının dünya-ahiret dengesini gerektirdiğini, dünyaya meyletmeden dünya ile meşgul olmanın (iştigal etmenin) gerekliliğine dikkat çekti. Kardeşlik kavramını, Mümin (din temelli) kardeşliği ve insan temelli kardeşlik olarak ikiye ayırdıktan sonra, bunun yansıması olarak zekatın dağıtım yerlerinin daha iyi anlaşılacağını vurguladı.

Doç. Dr. Taşçı, İslam’da mülkiyetin “mutlak mülkiyet-şahsi mülkiyet ve toplum mülkiyeti” olarak üç bağlamda ele alındığını, mutlak mülkiyetin Allah’a ait olduğunu bilerek şahsi mülkiyetin bu çerçevede helal yollardan elde edilmesi gerektiğini ve elde edilenlerin helal yollarda harcanması gerektiğini belirtti. Bu açıdan israf kavramının, gelen sorular üzerinden ihtiyat kavramının nereye oturduğunu açıkladı.

Zenginlik/yoksulluk meselesinin manevi zenginlik, manevi yoksulluk, maddi zenginlik ve maddi yoksulluk ayrımları yapılarak daha iyi anlaşılacağını ortaya koyduktan sonra İslam’da sosyal politika açısından zorunlu ve gönüllü kurumların olduğunu söyledi. Zekat, fitre ve diğer zorunlu kurumların yakınlardan başlayarak, halka şeklinde uzağa doğru bir işleyişe sahip olduğunu belirten Taşçı, yapılan yardımların etkinliğine dikkat çekti. Etkinliğin ise bugün zekat verilen bir kişinin bir sonraki sene zekat veren konumuna geçmesini sağlayacak bir işleyişinin olm

ası gerektiğine dikkat çekti. Yüksek meblağda zekat veren kişilerin bunları parçalayarak zekatını dağıtması, zekat verilen kişileri bağımlı kılan bir durum yaratmaktadır. Bu ise zekat kurumunun etkin işlemediğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Gönüllü kurumları düşünürken daha bütüncül bir yaklaşımın olması gerektiğini vurgulayan Taşçı, sadece maddi yardım yapılarak bunun işleyişinin sürdürülebileceğinin mümkün olmadığını, aksi durumda dezavantajlı grupların toplumda ortaya çıkacağını belirtti. Gönüllü kurumlardan birinin Karz-ı Hasen olduğunu ve borç verilirken, kişinin geri ödeme niyetine, ahlakına, geri ödeme gayretinin olup olmayacağına dikkat edilmesi gerektiğini söyledi. Bir kişiye hibe ve bağıştan önce borç verilmesi gerektiğini, çünkü borcun kişileri bağımlı kılan bir yapıdan ziyade harekete geçiren bir mekanizma olduğunu ifade etti.

Seminer, İslam Ekonomisi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Süleyman Kaya’nın Doç. Dr. Faruk Taşçı’ya hediye takdimi ile sona erdi.