Arş. Gör. Muhammed Beşir ÇALIŞKAN
İSEFAM, muhammedcaliskan@sakarya.edu.tr
Kasım ayının ortalarından itibaren başlayan dönemde Türk Lirası (TL) hızlı bir değer kaybı yaşamıştır. Döviz ve altın fiyatlarında tarihi seviyelerin tekrar tekrar rekor tazelediği bu süreç, 20 Aralık akşamı yaşanan fiyatlardaki ciddi düşüşün ardından daha dar bir aralıkta dalgalanmayla devam etmektedir. Farklı nedenlerin mevcut olduğu dile getirilmekle birlikte Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası (TCMB) destekli kur korumalı mevduat ve katılım hesaplarının tanıtılmasının döviz fiyatlarında yaşanan ani düşüşte etkili olduğu söylenebilir. Bu enstrüman sayesinde gerçek kişilere döviz riskinden kaçınarak TL mevduat ve katılım hesaplarına yatırım yapmaları imkânı sağlanmıştır.
Devlet tarafından sağlanacak desteklerden yararlanılması adına katılım bankaları müşterilerine iki farklı ürün sunmaya başlamışlardır. Kur Korumalı TL katılma hesabı ve Dönüşüm Destekli TL katılma hesabına yurt içi yerleşik gerçek kişiler yatırım yapma imkanına sahiptir. Öncelikle bu ürünler hakkında bilgi verilip sonrasında katılım finans kriterlerine uyumları değerlendirilecektir. Kur Korumalı TL hesabına yatırım yapacak müşteriler vade sonunda -politika faiz oranından az olmamak koşuluyla- kâr paylarını alacaklardır. Eğer alınan kâr payı miktarı katılma hesaplarını açtıkları gün TCMB tarafından ilan edilen kur ile vade sonunda ilan edilen kur üzerinden hesaplanacak döviz getirisinden eksik olursa aradaki fark Hazine desteğiyle müşteriye TL olarak ödenecektir. Müşteri vadesinden önce parasını çekerse ve parasını çektiği gün açıklanan döviz kuru vade başlangıcındaki kurdan yüksekse aradaki fark anaparadan kesilecektir. Lakin tersi söz konusu olursa anaparaya kur farkı eklenmeyecektir. Dolayısıyla vade öncesinde bozulması durumunda kur riski ortaya çıkmaktadır. Dönüşüm Destekli TL katılma hesabı ise 20 Aralık 2021 tarihinde ABD doları, Euro ve İngiliz Sterlini cinsinden döviz katılma hesabı bulunanların yararlanabileceği bir üründür. Bu ürüne yatırım yapmak isteyen müşterinin dövizi TCMB tarafından açıklanan dolar kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek hesap açılışı yapılmaktadır. Kâr payı ve vade öncesinde paranın çekilmesi ile ilgili kurallar bu hesap için de geçerlidir. Dönüşüm Destekli TL katılma hesabında doğabilecek kur farkından dolayı ödeme müşteriye TCMB tarafından yapılır. Müşteriler bu üründen bir sefer yararlanmaktadır. Amaç halihazırdaki döviz katılma hesaplarının TL cinsine çevrilmesidir. Müşteri bu ürünün vadesi dolduktan sonra Kur Korumalı TL katılma hesaplarına yatırım yapabilir.
Söz konusu ürünlerin katılım finans kriterlerine göre değerlendirilmesine katılım bankalarının müşterileri ile katılma hesapları açılması sırasında yaptıkları akit açısından inceleyerek başlamak uygun olacaktır. Bahsi geçen akit mudarebe akdidir ve emek-sermaye ortaklığına dayalıdır. Katılım bankası ve müşteri söz konusu olduğunda sermayeyi koyan taraf müşteri, emeğini koyan taraf ise katılım bankası olmaktadır. Mudarebe akdi sonucu doğacak kâr, tarafların anlaştığı oran üzerinden dağıtılırken zarar sermaye sahibi tarafından üstlenilir. Emek sahibi bu süre zarfındaki emeğini yitirmiş olur. İki ürün için de bazı katılım bankaları %90-10 oranında dağıtım belirlemişlerdir. Müşteri sermayesinin kullanımı sonucu oluşacak muhtemel kârın %90’ına sahip olacaktır. Katılım bankaları kârın paylaşımı sırasında müşteri lehine hareket ederek kendi paylarından hibede bulunabilirler. Ancak bu ürünler için bir istisna söz konusudur. TCMB tarafından Resmi Gazetede yayınlanan dönüşüm desteğiyle ilgili olan tebliğin 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında katılım bankalarının TCMB ile açık piyasa işlemleri içerisinde gerçekleştirdikleri bir hafta vadeli repo işlemlerinden doğacak maliyetin altında bir kâr payı dağıtılması durumunda aradaki farkın katılım bankası tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Bu şart mudarebe akdine asgari olarak maktu bir kâr garantisi vermektedir. Mudarebe akdinde maktu bir kâr belirlenmesi akdi fasid kılar. TKBB Danışma Kurulu da bu duruma işaret etmiş ve söz konusu maddede değişiklik yapılması gerektiğini belirtmiştir. Hayrettin Karaman Yeni Şafak gazetesinde 26 Aralık 2021 tarihinde yazdığı yazıda Hazine ve Maliye Bakanlığının konu ile ilgili bir açıklamasına atıf yapmış ve sorunun çözüldüğüne işaret etmiştir. TCMB tarafından yayınlanan tebliğdeki maddelerin bakanlık açıklaması ile uygulanmamasının hukuki olarak keyfiyeti hakkında açıklık bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu sorunun kesin bir şekilde ortadan kalktığını söylemek mümkün gözükmemektedir.
Mudarebe akdinden kaynaklanan bir diğer sorunlu nokta ise vade öncesi katılma hesaplarının bozulması durumunda olası bir kur farkının anaparadan eksiltilmesidir. Mudarebe akdi Hanefi, Şafii ve Hanbelilere göre iki taraf için de gayrı lazım bir akittir. Dolayısıyla tarafların akdi feshetmesi mümkündür. Fesih, taraflardan diğerinin öğrenmesi ya da sermaye işletilmeye başlanmışsa tekrar nakit yapıldıktan sonra gerçekleşir. Katılma hesaplarının vadeden önce bozulması fesih gibidir. Ancak burada kur farkından doğacak bir eksikliğin anaparaya yansıtılıp, fazlalığın yansıtılmadan verilmesinin hangi ölçülere göre gerçekleşeceğinin izahı bulunmamaktadır. Eğer vadeden önce bozulması sırasında bir zarar söz konusu ise bu sermayeye yansıtılabilir ancak dolar kuruna endekslenmesi faiz ihtimalini barındırır.
Bir diğer tartışma mevzusu ise katılma hesaplarına muhtemel bir kur farkı getirisinin ödenmesidir. Konuyla ilgili fıkıh alanındaki hocalar arasında oluşan genel görüş hibe olarak değerlendirilebileceği yönündedir. Devletin üçüncü bir taraf olması ve ödenecek olası fazlalığın bir şarta bağlı olarak gerçekleşmesi, devletin vatandaşlarına şartlı hibe vermesi olarak değerlendirilebilir. Bu noktadaki sorun ise muhtemel fazlalığın dolara endekslenmesi olabilir. Ancak dolarizasyonu azaltmak için sunulan bir ürüne insanların teveccüh göstermesi için gerekli şart budur. Devletin karşılıklı bir edime girmeden tek taraflı bir vaadde bulunmasından ötürü oluşacak muhtemel fazlalılığın dolara endekslenmesinde bir beis bulunmadığı söylenebilir.
Sonuç olarak yaşanılan sıkıntılı bir sürecin çözümü içim konvansiyonel finans içerisinde alınmış bir kararın doğrudan katılım finans içerisinde de uygulanmaya konulmasının sorunları yaşanmaktadır. Zaruret çerçevesinde bu ürüne doğrudan fetva vermek mevcut zarureti de konuşmayı gerektirir. Son bir ayda yaşanılanları iç ve dış güçlerle açıklayarak zaruret mevcuttur demek için yeterli veri bulunmamaktadır. Hazine ve Maliye Bakanı yüksek fiyatlarla döviz alanların büyük finansörler olmadığını, vatandaşın o seviyelerden alım yaptığını açıklamıştır. Vatandaşı döviz almaya iten sebepler ortaya konmadan zaruret haline karar vermek doğru olmayacaktır. 17 Aralık 2021 tarihli TCMB Haftalık Para ve Banka İstatistiklerine göre katılım bankalarında döviz pozisyonu olan gerçek kişilerin cari döviz hesaplarında bulunan para katılım döviz hesaplarında bulunan miktardan fazladır. Mevduat bankalarında ise durum tersidir. Daha eski verilere bakıldığında da genellikle durumun bu şekilde olduğu görülmektedir. Ancak bir hafta önce döviz katılım hesaplarındaki tutar cari döviz hesaplarındaki tutardan fazladır. İnsanların 10-17 Aralık haftası dövize rağbet etmesinin sebebi iç ve dış güçler midir yoksa başka bir sebebi mi mevcuttur? Ayrıca cari döviz hesaplarının daha çok artması da katılım bankası müşterilerinin profili hakkında bilgi verebilir. Faiz hassasiyeti olan insanların bir kısmı birikimlerini korumak adına döviz ve altına başvurmaktadır. Katılım hesaplarına dahi yönelim istenilen seviyede değildir. Durum böyleyken katılım finans kriterleri açısından sıkıntılı ve faiz hassasiyeti olan insanların ilk duyduklarında faizli bir ürün olarak algılayabilecekleri bir yöntemi doğrudan katılım finans içerisine adapte etmek istenilen sonuçları vermeyebilir. İnsanlar teveccüh gösterse bile katılım bankalarının ürün geliştirme süreçlerini aşan bu ürünün katılım finansa bundan sonrasında uygulama açısından da zarar vermesi mümkündür. Mudarebede yaşanan maktu getiri sorununu çözmek açısından katılım bankalarının fon toplama yöntemi olarak yatırım vekaletine başvurması gündeme gelmiştir. Faizle mücadele için çıkılan yolda katılım bankacılığını ideal sistemden daha da uzaklaştıracak yöntemlerin yaygınlaştırılması istenmeyen bir sonuç olacaktır.