Doç. Dr. Salih ÜLEV
Dindar tüccar, iş hayatında karşılaştığı bir meselenin fıkhî hükmünü kime danışır? Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ticaret de her geçen gün gelişen dinamik bir yapıya dönüşüyor. Bu dönüşüm beraberinde farklı finansal araçları, farklı iş yapma biçimlerini ortaya çıkarıyor. Böyle bir ortamda dindar tüccarın temel fıkhi bilgileri, kimi zaman yeterli olmuyor. Ticari hayatta karşılaştıkları fıkhi problemlerin çözümü için farklı mercilere başvurabiliyor. Başvurulacak merciiler için ilk bakışta aklınıza pek çok alternatif gelebilir. Vakit namazlarına gittiği cami imamı, Alo Fetva Hattı, müftü en ulaşılabilir merciiler olarak akla gelebilir. Diyanet görevlilerinin ilk akla gelen kişiler olması çok normal. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı dini konulara mesaisini hasretmiş bir kurumdur.
Yaptığımız saha araştırmasında Dindar tüccarın nerelere fetva danıştıklarını araştırdık. Sonuçlar oldukça dikkat çekici. Fetva denince akla ilk gelen kurum olan Diyanet, en az fetva danışılan mercii olarak kayda geçti. 485 iş adamıyla yapılan anket sonuçlarına göre en çok fetva danışılan kişiler ise iş adamlarının kendi yakın çevrelerindeki dini bilgisine güvendikleri kişiler.
Aşağıda katılımcıların verdiği cevaplara göre en sık tercih edilen fetva kanalları sırasıyla veriliyor. Buna göre, iş adamları en fazla yakın çevrelerindeki kişilere fetva soruyor. Bu grubu sırasıyla şehrin önde gelen hocaları, ilmihal kitapları, cemaat/tarikat hocaları, sosyal medya ve dijital fetva platformları takip ediyor. En az fetva sorulan kesimler ise İmamlar, Alo Fetva Hattı ve müftü şeklinde sıralanıyor.
Anket verilerine göre en çok fetva sorulan kanallar sırasıyla şu şekilde:
- Yakın çevre
- Şehirdeki Üniversite Hocaları
- İlmihal kitapları
- Cemaat/Tarikat hocaları
- Sosyal medya
- Dijital fetva platformları
- İmam hatip
- Alo Fetva Hattı
- Müftü
Sosyal medyadan (Youtube, X, Instagram vb.) en çok 18-35 yaş aralığındaki katılımcılar fetva arıyor. Yaş arttıkça sosyal medyadan fetva arayışı azalıyor.
Fetva arayışında Dijital fetva platformlarının (sorularlaislamiyet.com, fetvameclisi.com, fetva.net vb.) ne kadar kullanıldığını incelediğimizde sosyal medya kullanımıyla benzer bir tablo karşımıza çıkıyor. Genç yaştakiler, dijital fetva platformlarını daha fazla kullanıyor. Yaş arttıkça dijital fetva platformlarının kullanımı azalıyor.
Katılımcıların eğitim düzeyleri arttıkça dijital fetva platformlarından, sosyal medya mecralarından ve ilmihal kitaplarından daha sık fetva aradıkları görülüyor. Eğitim düzeyinin artmasıyla birlikte bireylerin kendi imkanları ile fetvaya ulaşabilecekleri mercilere yöneldiğini görüyoruz. Bu durum doğru ve güvenilir dijital fetva kaynaklarının önemini ortaya koyuyor. Aile şirketlerinde-üst kuşağın alt kuşağa işi devretmesiyle birlikte ileriki yıllarda dijital fetva kanallarının daha sık kullanılacağı öngörülebilir.
İş adamları fetvaları beğenmiyor
İş adamlarının fetvalarla ilgili bazı şikayetleri var. İş adamları fetvalarla ilgili üç husustan şikayet ediyor:
1. Aynı konuda verilen fetvaların cemaatlere veya fetvayı veren hocalara göre değişkenlik göstermesi. Ortaya çıkan farklı hükümler, iş adamları nezdinde kafa karışıklığına yol açıyor.
Fetvaların farklı olması, fetva verenlerin farklı delillendirmelerle farklı hükümlere ulaşması fıkıh ilmi çerçevesinde makul bir durum. Fakat fetvalardaki farklılıklar, iş adamları nezdinde bir sorun gibi algılanıyor. Bu durum kanaatimizce iki sebepten kaynaklanıyor: İlki, tüccarın fıkıh konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, ikincisi ise ticari hayatın daha dinamik ve hızlı bir süreci gerektirmesinden dolayı tüccarın da net bilgiye ulaşıp bir an önce yoluna devam etmek istemesinden kaynaklanıyor. Burada şikayet, işin hızıyla fetvanın hızının örtüşmemesi yani fetvaların gecikmesi. Bu da belirsizliklere yol açıyor. Zira belirsizlik ortamında, hızlı karar verilemediğinden dolayı pek çok ticari fırsat kaçabiliyor.
2. Fetva veren hocaların ticari hayatın gerçeklerini tam olarak bilmemesi veya anlamaması: Ticari hayatın dinamikliği ve karşılaşılan problemlerin karmaşıklığı ve olaylara özgü olması (sui generis), bu konuda fetva verecek olan hocaların da ticaretten anlamasını gerektiriyor. Ticari hayatı yeterince bilmeyen müftiler, her bir işlem için şüpheyle yaklaştıklarında iş adamları da karşılarına çıkan işlemi yapamıyor, rekabetçi bir iş ortamında geriye düşüyor.
3. Tüccar nezdinde bazı fıkıh heyetlerine veya fıkıhçı hocalara güven duyulmaması: Katılımcılardan bir kısmı Diyanet’in spekülasyonlara sebep olan fetvaları sebebiyle Diyanet’in görüşlerine şüphe ile yaklaştıklarını ifade ediyor. Bazı tartışmalı fetvaların, Diyanet İşleri Başkanlığına ve Din İşleri Yüksek Kurulu’na olan güveni azalttığı bu ifadelerden görülüyor. Din İşleri Yüksek Kurulu muteber bir fetva heyeti olarak halkı aydınlatma görevini üstlenmekte. Fakat tüccar nezdinde Din İşleri Yüksek Kurulu fetvalarına güven zayıf. Sorduğumuz sorulardan bunun iki nedeni olduğunu gördük: Birincisi, bazı fetvaların siyasi baskı nedeniyle alındığının düşünülmesi. İkincisi ise bazı fetvaların mesele tam anlaşılmadan fetva verildiğinin düşünülmesi. Birinci duruma, TOKİ’nin sosyal konut projesinde Ziraat Bankası üzerinden enflasyon oranının altındaki bir ‘faiz’ oranıyla kredi alınmasına cevaz verilmesi, ikinci duruma ise kripto paraların caiz olmadığına ilişkin fetvası katılımcılar tarafından gündeme getirildi. Her iki karar için bazı medya organlarının Din İşleri Yüksek Kurulu hakkında yaptığı olumsuz haberlerin ciddi bir payı var.
Genç kuşakların dijital fetva platformlarını daha fazla kullandıkları ve ileriki senelerde dijital fetva platformlarının daha fazla kullanacaklarını tahmin ediyoruz. Bununla birlikte mevcut dijital fetva platformlarından memnuniyet seviyesine baktığımızda katılımcıların dijital fetva platformlarının yeterliliği ve verilen cevaplardan yeterince tatmin olmadıklarını görüyoruz. Sorulara verilen cevaplarda birçok kararsız ve fikri olmayan katılımcıların olması, bu platformların yeteri kadar bilinmediği anlamına geliyor. Sonuç olarak dijital fetva platformları konusunda farkındalık düzeyinin arttırılması ve daha fazla kişiye hitap edebilecek düzeye getirilmesi gerekiyor.
Bu araştırma neticesinde bir buçuk yıl boyunca 500’den fazla iş adamından doğrudan veri topladık. Bu verileri, mevcut bilgi müktesebatımızla karşılaştırarak analizler yaptık. Yaptığımız mülakat, anket ve gözlemlerden hareketle İş adamlarını ticari hayatlarında fıkıhla irtibatları açısından üç gruba ayırabileceğimizi söyleyebiliriz.
- Karşılaştığı her meselede fetva soran, araştıran, dini hassasiyeti daha yüksek grup,
- Kısmen araştıran, kimi zaman fetvaya kimi zaman ticari kaygılarına uygun hareket eden grup,
- Hiç araştırmayan, yaptıkları işlemin fıkhi bir hükmünün olduğunun bile farkında olmayan, piyasa neyi emrediyorsa onu yapan grup.
2. ve 3. Gruptakilerin, iş adamları içerisinde çoğunluğu teşkil ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada dikkat çekmemiz gereken husus, 2. ve 3. gruptakilerin dindar/muhafazakâr iş adamı derneklerinin üyelerinden bahsediyor olmamızdır. Yani bu üyeler, belirli bir dini hassasiyete sahip olan iş adamları grubunu temsil eder. Bu grupların dahi ticari hayatlarında fıkıhla irtibatları bu derece zayıf iken Türkiye’deki bütün iş adamları grubu düşünüldüğünde sonuç muhtemelen daha kötü bir durumu temsil edecektir. Bu nedenle, iş adamlarının muamelat fıkhına dair bilgi ve farkındalığının artırılması gerekmektedir.
İslam iktisadı alanında çalışan bizler çoğu zaman ‘Şer’i yönetişim’i[1] yalnızca İslami banka ve finans kurumlarına özgü bir kavrammış gibi düşünerek yanılgıya düşüyoruz. Halbuki reel sektörde faaliyet gösteren binlerce şirket var. Bu şirketlerin yöneticilerinin önemli bir kısmı kendilerini dindar/muhafazakar olarak tanımlıyor. Hal böyle olmasına rağmen bu işletmelerinin operasyonlarında İslam hukuku prensipleri yeterince benimsenmiyor.
Dindar/muhafazakar iş adamları derneklerinin, kendi üyelerine ticarete ilişkin İslam hukuku prensiplerini nasıl içselleştirmeleri gerektiğine dair bir sorgulama yapması ve yeniden ilkelere bağlı bir ticaret için kolları sıvaması gerekiyor. Muamelat fıkhına dair bilgi ve farkındalığının artırılmasıyla ticaret yapma biçimlerimiz etkilenecek. Hz. Ömer (ra.) ticaret yaparken fıkhi kaidelerin önemine şu şekilde dikkat çekiyor: “Dinî konularda yeterli fıkhî bilgisi olmayanlar, bizim pazarımızda satış yapmasın.[2]” Ticaret, zor ve ciddi bir iştir. Günümüz koşullarında İslam hukuku ilkelerine bağlı ticaret yapmanın bir takım zorluklarının olduğu muhakkak. Fakat bu zorluklar içerisinde ticaret yapanın ödülleri de bu nispette olacaktır. Zira Peygamber Efendimiz (sav.) doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tüccarın, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olduğunu[3] müjdeliyor. Ticari usulsüzlüklerden uzak, ahlaki ve toplumsal sorumluluğunu bilen, ticaret yapmanın İslami usullerinin farkında olan, kazancının zekâtını veren, helal ve haramını sınırlarını bilen tüccarın sayısının artması temennisiyle…
[1] Şer‘î yönetişim, bir kurumun faaliyetlerinin İslam hukuku ilkeleriyle uyumlu olmasını sağlamak amacıyla oluşturulan yapı, süreç ve mekanizmaların bütünüdür.
[2] Tirmizî, Vitr, 21.
[3] Tirmizî, Büyû, 4; İbn Mâce, Ticârât, 1; Dârimî, Büyû, 8.